
Hakk'a giden râhı bulmak ister gönül.
Hakk'a varan menzili bulmak diler gönül.
Yoluna mâna verenleri görmek ister gönül.
Maddeyi bir kenara bırakıp, cemâl ile bütünleşen olmak diler gönül.
Cemâlin âşinalığını tatmak ister gönül.
Yolda adım adım yürümekten ziyade ol cemâl iline koşmak diler gönül.
Yoldayım bilirim. Yürümek mi? Yerimde sayar dururum. Bir sağıma döner, bir soluma dönerim. Bir bakarım ki arpa boyu yol almışım...
-Ahh Mehmet Efendi. Bitmeyecek değil mi bu serzeniş. Yaşın olmuş yetmiş, hâla daha ben oldum demeye varmaz dilin.
-Aman be kadınım, sus gayrı.
-Ne diye susacakmışım, olmadım olmadım deyu harab eder durursun kendini.
-Bu yolda oldum demek olmaz hanım. Hele bir oldum demeye gör, tekrar başa döner bir daha da aynı yolu yürüyemezsin. Bu yol kendini yok eyleyenlerin yoludur. Her dem dilinde niyaz olanların yoludur.
-Aman bey, tamam. Dediğin gibi olsun. Bir şey dediğimiz yok.
"Ah bu kadın, vallahi nefsi şaha kaldırır. Rabbim sen affet bu kulunu, bir nebze olsun sözleri nefsimi okşadıysa sen affeyle."
-Ahh, şeyhim ne de özledim cemâlini. Torunum arada gelipte sözlerini okumasa bu fakire vallahi unutacağım sohbetini. Uzun zaman oldu, gitmeli şeyhin nazargâhına.. Doğru dedim ya gitmeli, vallahi de gitmeli. Ee ne demiş eskiler şeyhin cemâlinden kırk gün uzak kalındı mı aradaki rabıta zayıflarmış. E zayıflayınca da vay o müridin hâline.
"Sen'siz zor oluyor, Yarab, kimseyi cemalsiz koma. Bir gün bile tahammülü zor, gecelerimi Sen'siz koma."
-Nasıl da güzel buyurmuş mürşidim. Gitmeli, gitmeli...
Diyerek yerinden kalktı Mehmet amca. Artık yaşı kemâle ermişti, kendi ermiş midir bilinmez ama gönlünde aşkı olan bir kimse idi. Daim niyaz eder, eşinin dırdırına kulak asmamaya çalışırdı.
Bilmezdi hanımı bu işleri, bilmezdi bilmesine amma öyle bir kurnazlık da kimsede yoktu doğrusu.
Neyse diyerek iç geçirdi, Mehmet amca. Yattı, uyudu..
Uykunun sularında boğulan yusuflar bir bir artarken, bir ses ile dirildi yeniden Mehmet amca.
-Hûû..
"Özgür eyle seni senden, ruhu çıkar kafes-i tenden" niyazı döküldü istemsizce dudakları arasından. Ve hatırladı mürşidinin bir sözü: Bir başkadır Er sesi. Hisseden bilir O nefesi.
-Ağğ, ağğ.. Mürşidimin cemâline hasret kalmış gönlüm, mürşidin sohbetinden ayrı düşmüş ruhum. Hissettiğin O nefestir. Uzansan tutuverecekmiş gibi yakın lakin gittikçe derine derine...
-Mürşidin cemâline hasret kalan dervişin dervişliği yarım kalır. Mürşid sohbetinden ayrı düşen gönlün hâli ağyar olur, gitmeli ol nazargâha. Gitmeli...