
7 Haziran seçimlerinin ardından yurt dışından, “Yeni bin yılın Selahaddin Eyyübi'si son metroda durduruldu”, "Osmanlı'nın düşüşü" naraları gelmişti.
Sayın Erdoğan'ın yani “Yeniden Büyük Türkiye”nin inşa sürecinin durdurulacağını sanmışlardı.
Fena yanıldılar.
Rothschild sermayeli “Economist” dergisinin AK Parti'yi devirin çağrısı da AK Parti iktidara gelirse “iç savaş çıkar” tehdidi de işe yaramadı.
Malum AK Parti 7 Haziran sonrası koalisyon kurmak için muhalefetin kapısını çalmıştı. Nasıl da büyüklenmişlerdi; sanki kendileri birinci parti çıkmış gibi (işi yokuşa sürmek için) oldukça nobran ve küstah bir tavır sergilemişlerdi.
Millet de baktı ki tavanda olmuyor, tabanda koalisyon kurdu.
AK Parti'nin 5 – 6 ay içinde oy oranını bu denli artırmasının altında bu sır yatıyor.
Bu milletin özelliği budur, zor günlerde hep böyle kendini gösterir.
Yani, 7 Haziran'da MHP'ye, HDP'ye oy veren seçmenin bir kısmı hatta CHP'ye oy veren seçmen de AK Parti'yi tek başına iktidara taşıdı.
Velhasıl Ak Parti'nin tek başına iktidar olmasının sebebi budur.
Yalnız seçimlerde bir tarafa atılıp, unutulan bir aktör daha var.
Fetullah Gülen ve Cemaat bu seçim sonuçlarından sonra iyice köşeye sıkışdı.
Cemaati'in abileri, ablaları apar topar toplanıp ortadan kayboluyor.
Paralel yapının adamları yurtdışına kaçmaya başladı.
Fetullah Gülen'in şahsına onlarca dava açılıyor.
Bu kez kuyruğunu FBI'a da kaptırmış durumda.(Yolsuzluk yaptığı ortaya çıktı)
Bugün ve Millet gazetelerine de kayyum atanması yasal ve meşrudur.
Bu 4 senelik süreçde paralel yapı kesinlikle kökünden kazınmalıdır.
Zaman ve Samanyolu dahil diğer FETÖ medyasına el konulmalıdır. Bu yasal ve meşrudur. Millet buna onay vermiştir. Savcı ve hakimlerimiz zaten gerekeni yapıyorlar.
1 Kasım sonuçları onlara da gereken pozisyonu açmıştır.
Şüpheniz olmasın, hiç çekinmeden gerekeni yapacaklar, bu ülkeden ve dünyadan FETÖ belasını sileceklerdir.