
-Ey Aişe! kurban etini ne yaptın?
-Dağıttık Ya Resulullah
-Ne kadarını dağıttınız?
-Bir but hariç hepsini dağıttım,,
Tebessüm ederek,
-Desene but hariç hepsi bize kaldı!
Böyle bir Resulullah'ın (sav) ümmeti olmakla övünürken uygulamada sınıfta kaldığımızı düşünüyorum. İşte! yine bir kurban bayramı. Kurbanlar harada gürede kesilecek. Elbette kurban etinin bir kısmı dağıtılacak. Nasıl mı? Göstermelik bir şekilde. Etin dişe değen kemikli, sinirli taraflarından fakir fukarada faydalanacak. Ammaaa! Kurban etinin en iyi taraflarından yapılan pirzola, kıyma, pastırma derin donduruculara yerleşecek. Anlayacağınız senede bir kere bu kadar eti bir arada gören dolaplar bayram edecek.
Bir bayram sabahı erkenden kurban etini pişirip Efendimizin (sav) önüne getirirler.
Hemen –Bismillah- deyip de yemeye başlamaz Mübarek. Etrafına bakarak sorar:
-Şu anda komşularımız da kurban eti yiyorlar mı?.
-Hayır, derler. Henüz onların etlerini göndermedik!.
.-Götürün bu eti! Der Resulullah (sav).
- Ne zaman komşularımız da et yemeye başlarsa o zaman getirin! Komşusunun yemediğini yiyen, giymediğini giyen ayrıcalıklı insanlardan olmak istemem!..
Ve et geri götürülür, Ta ki komşuların bacasından et pişirildiğini gösteren dumanlar yükselip, onlarında yediğinden emin olduktan sonra getirilir ve Efendimizin (sav) önüne konur...
İşte bizim Peygamberimiz! Ve biz O'nun ümmetiyiz. Bu kıssalar ise; insanlığın unutmaması gereken muhteşem örnekler….Bu kıssalar bizim uygulamamızı gerektiren örnekler....Sözüm bu işi hakkıyla yaptığına inananlara değil elbette. Sözüm yaptığında en ufak tereddüt yaşayanlara. Sözüm sırf vermiş olmak için etin sağından solundan tırtıklayanlara. Sözüm etin en iyi taraflarından kendine pastırma, pirzola, kuşbaşı yapanlara. Sözüm doldurduğu etlerle dolaplara bayram yaptıranlara.
Oysa ki; verdiğin kadarı senin. Vermediğinle ise ziyandasın. Unutma! “Ne verdinse elinle, o gidecek seninle.” İyi Bayramlar.