
Nefsine aşık insanların arttığı bu ahir zamanda “-ben açık sözlüyüm” diyerek söze başlayıp eteğinde ki tüm taşları dökenlere karşı kafamda soru işaretleri oluşuyor doğrusu. Acaba açık sözlümü? Yoksa kalbine gelen her sözü değirmende öğütür gibi dillendiren bir patavatsız mı? Açık sözlü olmak ise, her kişiye değil, er kişiye mahsus bir meziyettir. Ancak, açık sözlülük ile patavatsızlık arasında çok ince bir çizgi olduğu da unutulmamalıdır.
Bu zamanda hava kadar, su kadar muhtacız açık sözlü kişilere. Fakat lafa gelince herkes açık sözlü. Güçlüye dilsiz, güçsüze açık sözlü. Amire dilsiz, memura açık sözlü. Makama dilsiz, mekâna açık sözlü. Zalime dilsiz, mazluma açık sözlü. Ah amcam ah! Senin gibi olduktan sonra herkes açık sözlü. Amcam uluorta hakaret ediyor, “-ben açık sözlüyüm” diyor. Çekinmeden gıybet ediyor, “-ben açık sözlüyüm” diyor. Fütursuzca eleştiriyor “-ben açık sözlüyüm” diyor. Laf aramızda “ben açık sözlüyüm” diyerek lafa başlayan patavatsızlara “senin açığını da birileri biliyor!” diyesim geliyor.
Oysaki zordur açık sözlü olmak. Çoğu zaman susmaktır belki de. İnsanlar arasında dili susmaya alıştırmaktır. Az ve öz konuşmaktır. Açık sözlü kişi er kişidir velhasıl. Bakışı ibret, susması tefekkürdür. Konuşması ise Allah rızası içindir. Bir kere açık sözlü kişi “ben açık sözlüyüm” diye gerine gerine söylemez. Farkında bile değildir açık sözlü olduğunun... Söylemesi gerekeni söylemiştir sadece… Başkaları söyler onun açık sözlü olduğunu... Şahitliğine başvurur.. “-o açık sözlüdür” diye bahseder gıyabında… Hiçbir zaman “-ben açık sözlüyüm” diyerek başlamaz söze… Siz hiç rastladınız mı? “-ben yalancıyım” diyen birine. Kabahat gelin olmuş da kimse almamış. Ama meziyete gelince başlara taç olmuş. Kalp kırmanın adı açık sözlülük olmuş. Vebal almanın adı açık sözlülük olmuş. Kul hakkı yemenin adı açık sözlülük olmuş. Ayıpları açığa çıkarmanın adı açık sözlülük olmuş. Gizlilikleri araştırmanın adı açık sözlülük olmuş.
Bizim her konuda yaşamından ve sözlerinden örnek almamız gereken Hz. Muhammed (sav) “- İbadetin en kolayını ve bedene en hafif gelenini size haber vereyim mi? O, susmak ve güzel ahlâktır” diyerek dilde edep erkânın önemini vurgulamıştır. “-Ey Allah'ın Resulü, en fazla hangi şeyden sakınayım?” diye sorulduğunda; Efendimiz (s.a.v) eliyle dilini işaret etmiştir. “-Ya hayır söyle, ya sus” diyerek gereksiz ve boş konuşmayı da yasaklamıştır. Ebu Bekir Sıddık ise ağzının içine taş koyarak kendisini konuşmaktan men edermiş ve şöyle dermiş; “-Beni tehlikeli yerlere atan işte odur.” Âlemlerin Rabbi de insana iki kulak bir dil vermiş ki; az konuşup çok dinlesin diye.
Ve bir insan ancak dili kadar edeplidir. Sarf ettiği sözler kadar edepsiz, söylemediği sözler kadar edepli. Edep önce dilde başlar. Dilin cirmi küçük cürmü büyük. Hesap gününde dilin cürmü sorulacak. Hepimizin bildiği üzere dil yarası diye bir şey de var. El yarası kapanır da, dil yarası kapanmazmış. Lokman Hekime sormuşlar: “-Hastamıza ne yedirelim” diye. –“Acı söz yedirmeyin de ne yedirirseniz yedirin” demiş.
Unutmayın! Söylenen hiçbir söz kaybolmuyor, kaydoluyor. Bak ne diyor Yunus Emre “-Bir kez gönül yıktın ise, bu kıldığın namaz namaz değil.” Açık sözlüyüm diyorsun da kırdığın kalbi hiç düşünmüyorsun. “Başkalarının kusurlarını örtmede gece gibi ol” diyor Mevlana. Oysa sen örtmek şöyle dursun örtüyü kaldırıyorsun. Ve sonra da yaptığın davranışı takdir ederek “-ben açık sözlüyüm” diyorsun.
Bu arada yanlış anlaşılmasın lütfen. Sözüm konuşması gereken yerde konuşanlara değil. Sözüm üstüne vazife olmayan her konuda gübür gibi laf üretenlere. Sözüm açık sözlüyüm diyerek haddi olmadan eleştirenlere. Sözüm açık sözlüyüm diyerek hakaret edenlere. Sözüm açık sözlüyüm diyerek aşağılayanlara. Sözüm açık sözlüyüm diyerek alay edenlere. Sözüm sırf ağzı var diye konuşanlara. Sözüm “Laf söyledim bal kabağı, doldur doldur ye tabağa” diyen patavatsızlara.